Boyabat Mutlu Sonlu Masöz Bayanlar

Boyabat Mutlu Sonlu Masöz

Bir Kanadalı yazmıştı bu şiiri. Biz Ölüleriz. Hastalıklı bir millet. Okulda, ezberlemek hâlâ modayken, bu şiiri ezberlemek zorundaydılar. Bir kere yü ksek sesle şiiri okuması için onu seçmişlerdi. Elizabeth Boyabat Mutlu Sonlu Masöz ezberlemekte ustaydı. Buna şiirden idrak etmek derlerdi o zamanlar. Hakikaten de okuldan ayrılmadan önce şiirden anlardı. Elizabeth kumaştan yapılmış bir gelincik satın aldı ama yakasına takmadı. Gelincik şimdi cebinde, başparmağı toplu–’ iğnenin üzerinde duruyor.

Elizabeth bu yü rü yü şü n, kentin bu kesimindeki herhangi bir yü rü yü şü n kendisini alabildiğine heyecanlandırdığı gü nleri anımsayabiliyor. Eski vitrinlerin, yalnızca gü venlik sunan eski vaatlerin yerini yalnızca cinselliği çağrıştıran, seks vaat eden şu vitrinler aldı şimdi. Tü vitler. Ne vakit oldu bu, ne vakit tehlikeli olmaya başladı her şey? Son on yıl içinde sağlam  yü nlü   takımlar,  O¨ zgü rlü k  eşarpları  yok  oldu,  yerlerini  egzotik  nesnelere  bıraktılar. Hindistan’dan gelme uzun etekli elbiseler, saten çamaşırlar, oltanın ucundaki balık gibi memelerin   arasında salman   tılsımlı kolyeler.

Boyabat Mutlu Sonlu Masöz

Buradan ısırın. Sonrasında, mobilyalar, milieu, aksesuarlar. Renkli gö lgelikleri olan lambalar, tü tsü ler. Bü tü n dü kkânlar kendilerini sabunlara, kalınca banyo havlularına adamışlar sanki. Mumlar, losyonlar, kokular. Ayartıcı, baştan çıkarıcı nesneler. Elizabeth de baştan çıkmıştı. Bir zamanlar bu sokaklarda yü rü mek bile cildinin alev alev yanmasına yeterdi. Hiçbir şey, hiç para istemeden kendilerini sunan vitrinler. Tek sö zcü k yeterliydi: Evet.

Satılan mallar yine aynı mallar, sadece fiyatlar fırlamış. Bir de, daha çok dü kkân var şimdi. Fakat o okşayıcı gü zelim koku yok olmuş. Bu gü nlerde her şey tecim eşyası. Parasını ö dü yorsunuz, alıyorsunuz, ama gö rdü ğü nü zden daha fazlasını alamıyorsunuz. Bir lamba, bir şişe. Eğer Elizabeth’in seçeneği olsaydı, ö tekini, eskiyi seçerdi, kuşkusuz. Ne var ki, şimdi içinden kü çü k, boğuk bir ses, “Yalancı” diyor ve tüm seçenekleri yok ediyor.

Elizabeth bir gazete bayiinin önünde duruyor, kare biçimi cam pencereden içeriyi görmek için eğiliyor. Bir gazete almalı, bekleme odasında okuyacak bir şeyi olmalı. Dikkatini ü zerinde toplayabileceği  bir  şey  olmadan  orada  ö yle  kalakalmak  istemiyor.  O¨ yle  yerlerde  bulunan tü rden dergilere katlanacak durumda değil şu anda. Rengarenk dergiler.